Kim bilir



Aslında yaşadıklarımız gerçektir
Ama
Ama...
Bazıları hayal ve gerçeği hiç bir zaman ayırt edemez
Ve bilselerdi bazı rastlantılar kaderimizden, yaşadıklarımızdan beklenmedik sürprizler yaşatabileceğini
Dalından savrulan kuru bir yaprak gibi rüzgâra teslim olmanın halini
Ne komik değilmi
İnsanın elinin kolunun bağlı olması, basiretin bağlı olması.
Birine anlatsak hadi sende sözleriyle güleceğini bile, bile
Kaderimize boyun eğişimizin aslında boyun eğmekten değil, bize çizilen o iki yol çizgisinde kalışımızdandır.
Hangisi doğruydu
Ve
Hangisi yanlıştı diyemeden savrulup gittiğimiz hayatın tam ortasında kala kalmak.
Hiç tanımadığım biri çıksa gelecekten haber verse inanın buna güler geçerdim
Ama
Ama...
Bu bir geçekti kaderde ne varsa o yaşanırdı.
Ne garip bir oyun değil mi?
Herkes, hayat bile tanrı bile bu oyunun içinde!
Tanrı kaderini çizerken sen o kaderin içinde nereden nereye savrulacağını bilmeden anlına ne yazılmışsa yaşamaya mahkûmsun.
Bir köşeye çekilip seyretme şansımız bile yok.
Üstelik seyirci bile kalsak hayatın içindesinizdir, bir şekilde onun parçası olmaktan başka çaremiz kalmıyor üstelik.
Kaderin bizi o dönüm noktasında her birimizi hiç ummadığımız bir yere savurması gibi.
Yaşantınız aynıdır
Oturduğunuz semt, şehir, ev, tanıdığınız eş, dost, arkadaşlar hayatınız bir parçasıyken
Değişen tek şey artılar ve eksilerin sayısal farkı değil midir.
Birileri ya hayatınıza girmiştir
Ya çıkmıştır.
Yâda yaşantınızda değişen oka dar çok şeye şahit olursunuz ki işte buna ne gücünüz yeter nede durdurma geçmişe dönme şansınız bile yoktur.
Şu hayatta kaçımız avcı
Kaçımız av olduk kim bilir.
Kaçımız güldük ve ağladık
Kaçımızın şansı diğerinden daha rahat huzurluydu
Kaçımızın doğrusu diğerinin yalanından daha dürüstü
Kaçımız isyanları ederken kaçımız şükürleri başımıza yastık edip huzurla uyuya bildik.
Kaçımız gerçeği itiraf edebildik şu hayatta.
Bende dâhil olmak üzere elbette kusurları olandım
Elbette şu hayatta kendi prensiplerim, inanışlarım, kurallarım yaşam tarzım vardı
Elbette ki… Bu hayata geldiysem insanca yaşamanın ve her şeyden önce kendine saygı duymanın, sevmenin önemsemenin sorumluluğun bilincini biliyordum elbet.
Bize sunulan öyle sonsuz nimetlerin olduğu bir dünyada tanrının bahşettiği en kutsal emanetin içinde kötü olan hiçbir şey olamıyacagı gibi.
Olamazdı da
Tanrının yarattığı her şeyin güzel olduğu bir dünyada ne kötü olabilirdi ki
Bu yüzden bütün insanların güzelliğine inandım ben.
İnandım çükü…
Kötü diye bir şey yoktu aslında.
Şu hayatta tanrının yarattığı kulun kötü olması mümkün müydü.
Asla…
O suretin içinde sunduğu ruhun
Kaşın gözün, elin tüm bedenin bir anlamı olmalıydı elbet.
Elbet onun yarattığı olarak yaratanın ruhundan can bulandık.
Tek göremediğimiz şey
Kötüyü yaratanlar yine bizler olduk.
Sorun kendinize ben kötü müyüm, alacağınız iç sesiniz şunu derdi elbette ki.
Hayır, ben hiçte kötü olmadım.
Aslında
Kötü olan… Hiçbir şeyin umduğumuz gibi gitmemesiydi
Yâda karşımızdaki kişinin bizi anlamamasıydı.
Yoksa…
Anlamadan dinlemeden yargılara varıp kendimizi haklı bulduğumuzmu?
Oysa her insanın kendimiz kadar güzel olduğunu bilseydik şu dilimize demirden bir kilit vurur her yöne dilimizi çevirmezdik.
Doğru ya şu dil.
Ne kadar keskin bir bıçak değil mi?
Ve ne kadar da gerçek.
Kulaklarımız gözlerimiz olmasa
Mantığımız ve kalbimiz olmasa
Bütün hayatımızı bir dile borçlu kalırdık.
Peki, ama ya ruhumuz, vijdanımız…
Belkide gece ve gündüzün yaratılması bundandı
Her gece başımızı yastığa koyduğumuzda vicdanımızın sesini sadece o karanlık sessizlikte dinlemek içindi.
Kaç kişi uykusuzluğunu geceyle paylaştı
Kaç kişi pencere önünde. Gece… Aya, yıldıza gözleriniz ve ruhunuzun sesiyle yüreğinine dem vurdu.
Kaç kişi uykusuzluğuna gözyaşı akıttı.
Kaç kişi keşkeleri, nedenleri, acabaları yada ları diline doladı
Ve kaç kişi gecenin sabahını umutla içine çekti.
Umut….
Doğru ya.
Umut sabahtı
Güne umutla başlamak
Sevdiklerimizle, dostlarımızla, işimizle, evimizle, çocuklarımızla.
Sağlığımızla, kayıplarımızla, mutluluk ve mutsuzluklarımızla
Çareler ve çaresizliklerimizle
Dualarımız
Tövbelerimiz
Doğrularımız
Yalanlarımız
Bencillik ve iyiliklerimiz
Ağıt larımız
Türkülerimiz
Aşklarımız
Ayrılıklarımız
Kırgınlıklarımız
Affettiklerimiz ve affedemediklerimiz.
Kayıp ve kazançlarımız
Kısacası hayatımız
Kaderimiz.
Bizlere verilen yeni bir şanstı.
Şans sabahtı belki de
Sabah gibi…
Beklide bu yüzdendi gece ve sabahın oluşu.
Görmediğimiz kusurlarımızın karanlık içinde mukayese sesiydi.
Tek başına kalışımızın
Sessizligin
Sesler arasından arınmasıydı.
Yıkanmak gibi.
Arınmanın
Bulmanın
Ulaşmanın
Bulaşmanın
Şeytan ve meleğin yüzleşmesiydi.
Bu yüzdendi gece ve sabah.
Bu yüzdendi.
Aslında yaşadıklarımız gerçekti.
İşte o gerçek bizi nereye götürürse götürsün
Ne yaşarsak yaşayalım
Kaderimizde bizi bekleyen tek şeydi.
Sonumuz.
Ama iyi.
Ama kötü...
Ama doğru.
Ama yanlan...
Bir sabah hayatımın her hangi bir anına gidip orada sonsuza kadar kalacağımı söylese tanrı
İsterdim ki
O çocukluk yıllarımın bahçesinde kalmak
Ve...
İsterdim ki…
Bütün ömrüm boyunca…
Hayatımı.
Kaderimi.
Tamamlayan kadınla beraber olmak.
Beklide
Kim bilir…

Puzzle

1 yorum:

DOREMİ dedi ki...

İyi ki lerimizin,keşkelerimizden daha çok olacağı bir yaşam olsun hepimize..