Ah kalbim


Neler yaşamadık ki, nelere gülüp geçmedik.
Bazen ne günlermiş onlar dediğimiz,
Bezende içimizde buruk bir acının kaldığı dönemler.
Yaş 10 Neyin ne olduğunu bilmediğimiz çocuk aklı işte. İlkokul matematik öğretmenine âşık olan bir çocuk olarak sınıfta az mı alaya alındım. Komik ama gerçek şuan aklıma geldikçe gülüp geçtiğim en masum dönem. Bu sayede matematiği sevdim.
Ortaokul dönemi uzaktan bakışmalar ve susmalar platonik hallerin yoğun olduğu zamanlar, Büyümek adına kendini gösterme çağları.
Lise; o dönemlerde
Okulun en çalışkan, en güzel en popüler kızı ile olmak kadar güzel bir şey yoktur.
Erkekler için en güzel en popüler kızla olmak,
Kızlar için ise en yakışıklı erkekle olmaktı aşk.
Ama benim bu yönde bir sorunum olmadı çünkü buna gerek dahi duymadım.
İlkokuldan sonra içe kapanık sessiz biri olarak derslerinden başını kaldırmayan biri oldum.
Çünkü o yaşlarda yaşanan aşklar ne kadar gerçek olabilirdi ki…
Sadece iki insanın birbirini acıtmasından aşk adına, aşkı yaşamak adına kötü bir tecrübeden başka hiç bir şey olamazdı.
İlk öpücüğün, ilk sarılışın, ilk el ele tutuşmaların, uzaktan bakışmaların, plotonik aşkların dönemi diye nitelendirdiğim çocukluk aşkları adına giren yıllar.
Masum yıllar…
Masum olduğu kadar güzel yıllar.
Hepimizin o yıllarda yaşadığı aşkı ve aşkları mutlaka olmuştur.
Ta ki gerçek aşk bir gün çat kapı karşınıza çıkana kadar.
Üniversite yılları mezuniyet hayata yön verme yılları derken bir bakmışınız kiminiz idealinizde olan işin başında, kiminiz evlenmiş, kiminiz de yaşamla mücadele altında koşuşturup duran birer kişi olmuşuz.
Yinede şu kalbimize sorgulamalarımız bitmemiştir.
Sevmek ve aşk adına binlerce kere ayna karşısında durup iç çektiğimiz.
Arkadaş ve dostlarımıza dert yandığımız.
Ağlayıp güldüğümüz.
Mutluluğu yakaladığımız kadar, hayal kırıklıkları aldatılmışlar terk edilmeler yaşadığımız aşk.
Neler yaşamış oldursak olalım şu kalbimizin vazgeçmediği en güzel duygu olan aşk.
Bir ömür boyu, sonsuz olmasını istediğimiz aşk.
Göz göze geldiğin zaman gözlerinin içinde kaybolmak kadar güzel aşk.
Ayaklarını yerden kesen,
Yeryüzü gökyüzü onun adı olan aşk.
Yürüdüğün yollar ona,
Baktığın güzellikler onun suretine,
Kokusuna,
Rengine, sesine bürünen aşk…
Ah kalbim dediğimiz.
Kalbe düşen ateşin yakışı kadar bir mengene misali kalbinizi sıktıkça sıkan acıtan aşk…
Bağımlı gibi nöbet krizlerine tutulmak aşk…
Sevmenin dozu arttıkça daha fazla, daha fazla içinde doyumsuzluk duymak, doyamamaktı aşk.
Kısacası; iki hissin birbirinden ortak bir canlı dünyaya getirmek kadar sonsuz aşk.

Hiç yorum yok: