Acı çekiyorum, çaresizlik mengenesine sıkışmış iki kürek kemigi kadar. Sevgiden ziyade iç sızım sevaba değil günaha sarılıyor seslerim..
Bıktım,yoruldum asırlardır aynı filmi görmekten. Bilsen böyle kaç savaş, kaç yangın izledim ben,kaç kapı çarptım sesimi susturmak için.Derin bir susuş sezsizlige kapandı..
Kainatın ışıkla dansı başlamıştı.Şuh çıplak bir kadının tahrik edici dansıyla
Beni delirten manalar veren kadınsı dans.. Kayan her yıldız için ayrı dilekler tutan ben ve sizler gibi şu bu o farketmezki aynı degilmiydik.Taşlaşmış bir hissin ,elin tersiyle itilişi kadar net olan koca bir yürek vardı.
Seviyorum,dedi biri...çaresizlikten kurtulayım, diye yalvardı öteki, Aşk istedi ,istendi,istenen ne çok şey vardı aslında.Ne çok doyumsuzlugumuz,eksikligimiz.vardı hayattan
Bu mu onca asırda yaratabildiğimiz düşlerimiz,isteklerimiz,korkularımız.bastırılmamış hırslarımız.Hayat dedigimiz
Yağanın taş olduğnu biliyor, ama hala o taşlardan medet umdugumuz. Derdinizin devasını acıttıkça acıtan hayattan arıyoruz.Kaskatı duygusuz taş gibi bir yüregi teslim almak için.
Oysa taşlardan duvarlar ören bizleriz. Birbirinin önüne setler çekende körüz,Bencil,Kıskanç,Hayatın ruhuna dokundugunuz gerçek kadar kahpe.Hayat ya... Hayat bir kadına benzeyen iki yüzlü ruhu olan hayat.Üşüten bizi,üşüttükçe üşüten içimizi.
Bir dokunuş isteyen ,kollarında olmak kadar sıcak bir ilgi.
Yüreklere dokunan,sevsen,nefes nefes bir dokunuş....Anlasanız,özleseniz,hırsı çıkarıp derinizden üşümezsin dedigim. Konuştuğunuz kadar birbirlerinizle konuşsa dudaklarınız,Kalbiniz dile gelse,hiç de böyle yalnız kalmaz,hiç acı çekmez,üşümez her öfkede kapıları çarpıp neden neden diye,Bagırıp içinizi kanatmaz aynı nefesi alırdınız.aynı heyezanı,en yüksek dorukların hazzını bilirdiniz ...Gökyüzünde arayıp durduğunuz çareyi kendinizde, birbirinizde,olmadık bir anda alırdınız içinize...Dudaklar nefessiz kalana kadar ayrılmazdı..
Onca kalabalıkta yanlızlık,üşümek adına. Asıl ebedi yalnızlığa mahkum olan üşüyen şuan benim, bilmiyorsun....Dışarıya bakan gözlerim uzun uzadıya dalarak gözlerimi kaydırıp aşagılara hayata bakıyorum .Bir cam arkasından seyrettigim o gözlerime doldurabildigim görüntüyü.
Yeryüzünde çaresiz insanları uçsuz bucaksız bir hayatı...
İnsanların Hayat için
Bu ne ulaşılmaz güzellik, keşke biz de hayat gibi olsak,büyüleyen,cezbeden,çeken,alan.iç seslerini anlıyorum şimdi.Tuvalimdeki resme kızan bir ressam gibi resme döktügüm sayısız resimleri andıran. Koynuna giren bir kadının kıvranışları kadar delirten resimler.
Şimdi hangimiz,nerde,kaç kişi,hangi hayali kurar.Kaç kişi sever,kavga eder,mutludur,aglıyordur, yeter yapma diye iç çekiyordur.üşüyordur..Kaç gecenin sabahı milyonlarca ses gülüyor,aglıyor,sevişiyor,arıyor,istiyordur.ve mutlu oluyordur.?
1 yorum:
yazı için bişey demeyecem zira yorumlarım ters tepki yapıyor... şunu söylemek istiyorum yazı ya bu müzik çok güzel gitmiş...
Kazım Koyuncu dinlerken yazıyı okumak ''hayatın ne kadar kısa olduğunu'' kafamıza çarpar gibi hissettiriyor...Belki de yaşamda DOĞUM SEVGİ ve ÖLÜM GERÇEĞİ....
Kalın saplıcakla...
Yorum Gönder